– 2006 yılı AB'nin Türkiye İlerleme raporuna göre; "KİT’lerin Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’daki (GSYİH) payı % 5 seviyesine inmiştir. Bu olumlu bir gelişmedir’ .
Oysa AB ülkelerinde, IMF ve OECD verilerine göre devletlerin ekonomi içerisindeki payı % 40’ların üzerindedir. Fransa’da ise % 50’nin üzerindedir. Devletin en kârlı kurumlarının global sermaye sahiplerine satılmasını bize tavsiye eden AB, kendi topraklarında tam tersi uygulamlarını görmekteyiz. (81).
AB sürecinde % 25’ler den % 5’lere düşürülen devletin ekonomideki payı, ülkemizin bedava fiyatlardan nasıl talan edildiğini göstermektedir.
– “Tarıma verilen ürün destekleri tamamı ile kaldırılmalıdır’ (82).
Tarım bölümünde, AB’nin bütçelerinde en yüksek payın tarıma ayrıldığını, stoklarında tarım fazlaları olduğunu; ülkemizde ise ürün desteklerinin kaldırılarak iç piyasalarıımızın global tarım kuruluşlarının pazarı haline getirilmek istendiğini örnekleri ile detaylandırdık. İlerleme raporundaki bilgilerde buna işaret etmektedir.
– “Merkez Bankasının bağımsızlığı ve kamu finansmanın Merkez Bankası tarafından yapılmasının yasaklanması olumlu adımlardır’ (83).
Her iki uygulama da, ülkelerin globalleşme adı altında finanssal olarak, global sermaye sahipleri tarafından esir alınmasının en önemli iki adımıdır.
Kamu, piyasaların ihtiyaç duyduğu sermayeyi Merkez Bankası üzerinden değil de, maliyetli paralarla sağlamaya başladığında; ülke maliyesi borç–faiz sarmalının içine itilmiş demektir. Bunun devamı ülkelerin bu borcu ödemek için vergileri arttırması, kamu harcamalarını kısması ve siyasi olarak
borçlu olduğu lobilere bağımlı olmasıdır.
– “Piyasa düzenleme işlevi bağımsız düzenleyici kurullara devredilecektir. Kamu ihaleleri, RTÜK, Bankacılık, Enerji, Telekomünikasyon, tütün ve şeker gibi alanlarda bağımsız düzenleyici kurullar oluşturulmuştur” (84).
Bu tarz üst kurulların oluşturulması, global sermaye sahiplerinin devletin yetkilerini ve milletin iradesini kısıtlamak için devletlere kabul ettirdikleri uygulamalardır. Devletler “sözde bağımsız” hale getirilerek; piyasalar, IMF ve Dünya
Bankası vesilesiyle devletlerin kontrolünden global lobilerin kontrolüne geçirilmektedir.
– “2002 yılı sonu itibari ile özelleştirme kapsamı dahilinde devlet, petrol dağıtımı, hayvan yemi, süt ürünleri, havaalanı yer hizmetleri ve çimento işinden çekilmiştir. Dokuma, gübre, petro–kimya, içki, hammadde, madencilik, liman işletmeciliği, doğalgaz dağıtımı ve bankacılıktan tamamı ile çekilecektir’’ (85).
2006 yılı itibari ile devlet, çekilmeyi taahhüt ettiği sektörlerin hemen hemen tamamından çekilinmiş; finans piyasalarındaki yabancı payı % 35’lere ulaşmıştır. Madenlerimiz, çıkartılan kanunlarla yabancı global maden firmalarına devredilmiştir. Finanssal krizlerin çıkış sebepleri irdelendiğinde, bu krizlerin yerel piyasaları kontrol eden global bankalar ve finans kuruluşları tarafından çıkartıldığı görülecektir. Bu çalışmamızda, konuyla ilgili geniş örneklere yer verilmektedir.
– “Sosyal Güvenlik harcamaları kısılarak açıkları azaltılacak’’ (86).
Yeni çıkarılan Sosyal Güvenlik düzenlemesi ile, verilen bu söz, yerine getirilmiş; devletin, “sosyal” vasfı iyice azaltılmıştır. Vatandaşlar, artık en basit ilaçları bile Sosyal Güvenlik kapsamında almakta zorlanmaktadır. Emeklilik yaşı ve prim-
leri yukarı çekilmiştir. Sosyal Güvenlik konusunda meseleye daha geniş olarak değinmekteyiz.
– “Sermaye hareketlerinin tam serbestleşmesi sağlanacaktır’’ (87).
Bir anda ülkelerin finans piyasalarına giren ve çıkabilen sermaye hareketleri, boyutlarının da büyüklüğü dikkate alındığında ülke ekonomilerini bir anda alt üst edebilmektedir.
Dünyada, Paul Krugman’ın da altını çizdiği üzere “her 19 ayda bir çıkan finanssal kriz”lerin temel sebebi, sermaye hareketlerindeki bu tam serbestlik uygulamasıdır. Böyle bir uygulama ile ulusal piyasalar, global sermaye sahiplerinin hem kontrolüne geçmekte, hem de bu ecnebi sermaye sahipleri anlık hareketlerle çok büyük kârlar elde ederken, bunu ödemek de milletin vergilerine kalmaktadır.
– “Vergi tabanı genişletilecek’’ (88).
Globalizmin vergi anlayışı şudur: Global firmalardan alınan vergiler azaltılırken; vergi yükü, kayıt dışı adı altında vergi tabanının genişletilmesi ile milletlerin sırtına yüklenmektedir
– “TMSF’ye Merkez Bankasının avans vermesine imkan tanınmıştır’’ (89).
Ülkemizde, önce bankaların batmasına göz yumulmuş, sonrasında da bu borcun devlet garantisine alınması sağlanmıştır. Böylece yük, milletin omuzlarında kalmıştır. Merkez Bankası’nın Hazine’ye borç vermesine yasak getiren zihniyet, söz konusu global sermayenin alacakları olduğunda Merkez Bankası’nın TMSF’ye avans vermesini istemekte, bu da hükümet tarafından kabul edilmektedir.
– “Euro’nun çıkarlarının korunması’’ (90).
Yabancı paranın çıkarlarını iç piyasada korumaya yönelik bir iktisat modeli hem yerli parayı, hem yerli kalkınma modellerini bitirecek; hem de ülke ekonomisinin, çıkarları korunan yabancı para sahibi devletlerin kontrolüne geçmesine imkan tanıyacaktır.
TL’ye itibar kazandırmayı hedeflediğini söyleyen iktidar partisinin, Euro’nun çıkarlarını koruyarak bunu yapamayacağı açıkça ortadadır.
Bir ülkenin parasının çıkarı, o ülkenin bir bütün olarak ekonomisinin çıkarlarını ifade eder. Hükümetlerin vazifeleri kendi ülkelerinin ve de kendi paralarının çıkarlarını korumaktır.
– “IMF ve Dünya Bankası ile sürdürülen yapısal reformların sürdürülmesi’’ (91).
AB ile IMF ve Dünya Bankası, görünüşte birbirlerinden bağımsız olmalarına rağmen; daha önce de ifade ettiğimiz üzere AB süreci, IMF ve Dünya Bankası’nın da desteği ile global sermaye sahipleri ve ABD’nin ülkemiz üzerindeki hedef lerini elde etmesine hizmet etmektedir. Bu yüzden, IMF ve Dünya Bankası ile ilişkiler sözde katılım süreci ile alakalı olmamasına rağmen, AB’nin böyle bir talepte bulunması son derece normaldir.
81– General Goverment Exspenditure and Reevenue in The EU in 2003 Eurostat
82– Bkz. 2006 yılı İlerleme Raporu
83– Bkz. 2006 yılı İlerleme Raporu
84– Bkz. 23 Haziran 2003 tarihli Ulusal Program
85– Bkz. 23 Haziran 2003 tarihli Ulusal Program
86– Bkz. 23 Haziran 2003 tarihli Ulusal Program
87– Bkz. 23 Haziran 2003 tarihli Ulusal Program
88– Bkz. 23 Haziran 2003 tarihli Ulusal Program
89– Bkz. 23 Haziran 2003 tarihli Ulusal Program
90– Bkz. 8 Mart 2001–Katılım Ortaklığı Belgesi
91– Bkz. 8 Mart 2001–Katılım Ortaklığı Belgesi