Milli Ekonomi Modeli
Prof. Dr. Haydar Baş

TARIM

Ülkeler için günümüzdeki en önemli kaynaklardan biri tarımdır. Ancak bu konuda da küresel güçlerin uyguladığı tarım politikaları sebebiyle, azgelişmiş ve­ya gelişmekte olan ülkelerin dünya besin kaynakların­dan çok az pay aldığını görmekteyiz. Hatta bazı ülke­ler açlık sınırına kadar yaklaşmışlardır. Hiç şüphesiz tarım, bir milletin besin ihtiyacını karşılayabilmesi i­çin en stratejik sektördür.
 
Geçmişte çok geniş tarım alanlarında elde edilen ü­retim, günümüzde gelişen teknoloji sayesinde çok da­ha az büyüklükteki tarım alanlarında üretilebilmekte­dir. Ayrıca geçmişte coğrafi nedenlerden dolayı bazı alanlarda yapılamayan tarım, bugün çağ atlamış, çöl­de veya suda bile üretim yapılabilecek hale gelmiştir.
 
Tarım sektörünün makineleşmesi ile birlikte, geç­mişe göre az zamanda çok daha fazla iş yapma im­kanı doğmuştur. Buna rağmen azgelişmiş veya geliş­mekte olan ülkelerde artması gereken tarım üretimi, gelişmiş ülkelerin etkisiyle azalmıştır. Oysa gelişmiş ülkeler kendi ülkelerinde ise tam tersine tarımı teş­vik etmiş, gelişmesi için her türlü desteği vermiştir.
 
Bugün dünyaya baktığımızda, tarım ürünleri açı­sından sıkıntı çeken ülkelerin, tarıma uygun verimli topraklara sahip olmasına rağmen, bu toprakları dev­reye koyabilecek finansmana ve bir modele sahip ol­madıklarını görüyoruz.
 
Tarıma uygun arazilerin envanteri çıkarılarak, iklim ve toprak özelliklerine göre tarımsal ürün grupları belirlenmeli, coğrafya, iklim, nüfus ile iç ve dış piyasa dengelerini göz önünde tutarak, üretim, miktar, çeşit, nitelik planlamaları ve AR-GE çalışmaları yapılmalıdır.
 
Tarıma elverişli devlet arazilerinin uzun vadeli - 99 yıl- sembolik fiyatlarla tarım köylüsüne -tarımla uğ­raşmak isteyenlere- kiraya verilmesi sağlanacaktır. Bu sayede yeni istihdam sağlanacağı gibi, artan üre­tim sayesinde hem tarımla uğraşan insanımız, hem de devlet kazanmış olacaktır.
 
Tarım tek başına bir sektör olarak ele alınmayıp ta­rıma dayalı sanayi ile birlikte değerlendirilmelidir.
 
Devlet tarım kesimini destekleyerek yeni teknoloji­lerin transfer edilmesini, yatırımların günümüz koşul­larına göre yenilenmesini ve yeni yatırım olanakları­nın geliştirilmesini sağlamalıdır.
 
Hepsinden önemlisi devlet çiftçiye gerekli finansal desteği daha ürününü ekmeden önce vererek, ürettiği ürüne pazar garantisi vermelidir. Adeta çiftçinin göre­vi üretmek olmalı, pazarlama ile ilgili bir problemi ol­mamalıdır. Yani bir fabrikada üretim bölümünde çalı­şan personel nasıl ki pazarlamayı düşünmez, görevi ü­retmektir, çiftçi de sadece üretmeye odaklanmalıdır.
 
Devlet tarım ürünlerinin alım fiyatlarını, üretim maliyetlerini hesaplayarak çiftçiye tatminkâr bir kâr bırakmalıdır. Böylece çiftçinin zarar etmesi gibi bir durum ortadan kalkacaktır.
 
Tarım ürünlerinde uygulanacak devlet desteğinin kaynağı para konusunda anlattığımız üzere senyoraj geliridir. Tarım sektörü en az ithalatla en fazla ihracat yapılabilecek bir sektördür. Başka bir ifade ile devlet­lere en fazla senyoraj geliri elde etme hakkını veren sektörlerin başında tarım sektörü gelmektedir. Dolayı-sı ile tarım sektörü Milli Ekonomi Modeli'nde emis­yon ile sübvanse edilecek ve çiftçinin Atatürk'ün ifa­desi ile milletin efendisi olması sağlanacaktır.
 
îthal ürünlere karşı yerli üreticinin korunması şart­tır. Aksi takdirde ülkemizde halkın % 34'ünün geçim kaynağı olan tarımda yaşanacak daralma ülke ekono­misinin tamamını etkileyecektir.
 
Türkiye'de tarım sektörü, gerek beslenme ve sana­yi bakımından gerekse 23 milyon insanın geçimini sağladığı bir sektör olması bakımından ekonomide çok önemli bir yere sahiptir(1).
 
Yanlış politikalar neticesinde, tarım kesimine veri­len desteklerin kaldırılması hatta tahditlerin getirilme­si, öte yandan ithal ürünlere uygulanan gümrük du­varlarının aşağıya çekilmesi sonucu ülkemizde tarım kesimi tamamıyla bitirilmiştir.
 
Düne kadar tarım ürünlerinde kendi kendine yeterli birkaç ülkeden biri olan Türkiye, şimdi buğdayını bile çok büyük oranda dışarıdan ithal etmektedir.
 
Yani kendi çiftçimizi açlığa mahkum ederken baş­ka ülkelerin çiftçilerini zengin etmekteyiz. Üstelik yüklü miktarda cari açık veren ve bu açığı yüksek fa­izle alınan kredilerle kapatan bir ülke olduğumuz dü­şünüldüğünde, sadece yabancı ülke çiftçisini finanse etmekle kalmayıp aynı zamanda bu sebepten dolayı yüklü miktarda faiz ödediğimiz görülecektir.
 
Ülkemizde tarım kesimi, kişi başına düşen gelir bakımından en yoksul kesimi oluşturuyor. Türki­ye'deki toplam yoksul kesimin yüzde 42'si tarım kesiminde çalışmaktadır.
 
Tarım kesimindeki yıllık gelir, kişi başına ortalama gelirin üçte biri kadardır(2). Yani Türkiye'de milyon­larca insan dengesiz değil, yetersiz beslenmektedir. A­caba bunun nedeni Türkiye'de tarım yapılabilecek toprağın olmaması mı? Bu sorunun cevabını verme­den önce Hollanda ile bir karşılaştırma yapalım.
 
Hollanda 1 milyon hektar alanda tarım yapmak­ta; Türkiye ise 27 katı daha büyük bir alanda -yani 27 milyon hektar- tarım yapmaktadır. Hollanda'da 200.000 kişi tarım yapmakta; Türkiye'de ise bırakın toplam çalışanı, ziraat mühendisi, veteriner, gıda mühendisi, peyzaj mimarı gibi mesleki eğitimi o­lanların toplamı 200.000 kişi(3).
 
Hollanda'da tarım yapan çiftçi sayısı kadar Tür­kiye'de eğitimli ziraat mühendisi vardır. Bütün bun­lara rağmen Hollanda 30 milyar Dolar ihracat yapa-bilmektedir(4).
 
Üstelik Türkiye'de ürettiği (Antalya, izmir, Urfa...) tohumları tekrar Türkiye'ye satmakta. Mesela 1 kg domates tohumunu 25 milyar TL'ye satın alıyoruz.
 
Küresel güçler -Türkiye'de olduğu gibi- ürettik­leri tarım ürünlerini satabilmek için azgelişmiş veya gelişmekte olan ülkelere bir takım tahditler getirmiş ve tarımın o ülkede dışa bağımlı bir hale gelmesini sağlamıştır.
 
Gelişmiş ülkeler tarım ve sanayilerini eşzamanlı olarak geliştirdiklerinden biyolojik ve genetik tek­nolojide ileri noktalara geldiler. Tarımda daha az is­tihdam ile daha fazla ürün elde ettiler. Ürettikleri ta­rımsal ürünler, kendi nüfuslarını beslemenin ötesin­de, ABD'de hububat dağları, Avrupa'da süt nehirle­ri ile et buzulları oluştu.
 
Tarımsal desteği sürekli artıran bu ülkeler, diğer yandan da bize ve bizim gibi ülkelere "tarıma deste­ği çekin" diyorlar. Daha önce katma değeri düşük diye "tarım ülkesi olun" diye telkinde bulundukları Türkiye'ye şimdi "tarımdan destekleri kaldırın, doğrudan ve dolaylı destekleme kuruluşlarını özel-leştirin, gelişmiş ülkelere pazar olun" demektedirler.
 
Milli Ekonomi Modeli tarım sektörünü stratejik bir alan olarak görmektedir. Alım garantisi verilerek en uygun fiyattan tarımsal ürünleri alabilecek fi­nansmanı da modelin iç dinamiklerinden yola çıka­rak oluşturmaktadır.

1- Türkiye Ziraat Odaları Birliği,14.05.2002, A.A
2- TBMM Tutanak Dergisi, Dönem 22, c 14
3- TBMM Tutanak Dergisi, Dönem 22, c 14
4- TBMM Tutanak Dergisi, Dönem 22, c 14