Milli Ekonomi Modeli
Prof. Dr. Haydar Baş

KUR POLİTİKASI

"Nasıl bir kur politikası" sorusuna cevap arama­dan önce kambiyo sisteminin bugünkü durumuna ve de kısaca tarihçesine bakalım.
 
Bugünkü kambiyo sisteminin temelleri 1944 yı­lında ABD'nde New Hemshire eyaletinin Bretton Woods kasabasında yapılan bir konferans netice­sinde ortaya çıktı. Dünya Bankası ve IMF'nin de temelleri de bu toplantıda atıldı
 
1971 yılına kadar yürürlükte kalan bu sisteme göre 1 ons (yaklaşık 31 gram) altın= 35 ABD Do­ları olmak üzere dünya ülkeleri ulusal para birim­lerini belli bir değer üzerinden ABD Dolarına en-dekslemiştir. Ulusal paraların maksimum %1 ora­nında aşağı ve yukarıya oynayabileceği bir bant a­ralığı belirlendi.
 
Bu oranların daha fazla değişmesi durumunda ülkelerin para otoriteleri piyasalara müdahale ede­cek, bunun için döviz rezervlerini devreye soka­cak, bu da yetmezse IMF'den kredi kullanacak. Ancak bu şartlardan sonra IMF'den izin alınarak devalüasyon yapılabilecekti(19).
 
Bu sistem 15 Ağustos 1971 tarihinde ABD'nin Doların altın ile bağlantısını kopartması neticesinde çökmüştür. Bu tarihten sonra Doların altın olarak artık bir karşılığının olma zorunluluğu kalkmıştır.
 
17/18 Aralık 1971'de Washington, Smıthosoian'da yapılan toplantı ile ABD karşısında Mark ve Yen baş­ta olmak üzere ülkelerin paraları devalüe edildi.
 
ABD'de 12 Şubat 1973'te ikinci kez devalüasyon oldu. Nihayet Mart 1973'te Smıthosian antlaşması da yürürlükten kalktı(20).
 
Bu tarihten itibaren her ülke kendine ait bir sistem hayata geçirmeye çalışmıştır. Tabii ki Doların "hard curency" yani bütün dünyada geçerli olma vasfı gü­nümüzde de devam etmektedir.
 
Bretton Woods sisteminin en önemli özelliği ABD Dolarına bütün paraların endekslenmesi ile birlikte ABD Dolarının dünya parası olmasıdır. Başka bir ifa­de ile ülkeler kendi aralarında, hatta kendi toprakların­da yaptıkları işlemleri Dolar üzerinden gerçekleştir­meye başlamışlardır. ABD her ne kadar bastığı Dolar karşılığı rezervlerinde altın bulunduracağı sözü ver­miş de olsa hiçbir ülkenin Doların karşılığı rezerv e­dilmesi gereken altın miktarını denetleme imkanı ol­madığı için ABD özellikle 60'lı yılların sonucunda ortaya çıkan cari açıklarını karşılığı olmayan para ba­sarak kapatma yoluna gitmiştir. Marshall yardımları olarak bilinen yardımların ABD'ye hiçbir maliyeti ol­madığı gibi, bu sayede kendi parasını başka ülkelerin topraklarında hâkim kılmıştır.
 
Matbaa maliyeti dışında bir maliyeti olmayan Do­larları basıp bütün dünyaya dağıtan ABD hem siyasi hegemonyasını, hem de dünyadaki gelirleri kendisi­ne aktaracak sistemi kurmuştur.
 
Zaman içerisinde altın ile bağlantısı da ortandan kalkan Dolar artık gerçekte karşılığı olmayan ancak i­tibarından dolayı bütün dünyada kullanılan para hali­ne gelmiştir.
 
ABD değil rezervlerindeki altının, sahip olduğu bütün yeraltı ve yerüstü kaynaklarının da üzerinde pa­ra basarak dünya ülkelerine göndermiştir. Gönderme­ye de devam etmektedir.
 
ABD sanıldığının aksine ü­reten değil, tüketen bir ülkedir. Yılda ortalama 600 milyar Dolar cari açık vermektedir.
 
2002 yılı cari açığı 473.9 milyar Dolar, 2003 yılı cari açığı 530.7 milyar Dolar, 2004 yılı cari açığı 660.4 milyar Dolar olan ABD' de, 2005 yılında cari açık 691.1 milyar dolar olarak beklenmektedir(21).
 
ABD bu açığını ise para basarak ve tahvil çıka­rarak kapatmaktadır. Halihazırda ABD'nin dış borcu 2.7 trilyon dolar olarak hesaplanmaktadır. Bu rakam ise dünyanın toplam GSMH' nın % 7.5'ine karşılık gelmektedir(22).
 
Kambiyo sistemini konuşurken üzerinde durmamız gereken en önemli konu para alanları meselesidir. U­lusal paraların geçerli olduğu alanlar konusu belki de ekonomi politikaları içerisinde en önemli olanıdır.

Bugün dünyanın değişik yerlerinde FEX piya­salarında ulusal paraların alım ve satımı yapıl­maktadır. Ancak her ülkenin parasının günde 1.9 trilyon Doları bulan bu piyasalarda alım ve satı­ma konu olması mümkün değildir(23). Londra, Newyork, Paris, Tokyo gibi piyasalarda belli başlı ülkelerin paraları alınıp satılmaktadır.
Ülkemiz açısından değerlendirdiğimizde, Türk pa­rası ile bu piyasalarda Dolar ya da Euro almamız mümkün değildir. Başka bir ifade ile TL konvertibl değildir.
 
Ulusal paramız dünyanın herhangi bir yerinde Do­lar ile değiştirilemezken, kendi topraklarımızda hem halkın arasında, hem de bankalar arası piyasalarda, Kapalı Çarşı'da rahatlıkla başta Dolar olmak üzere hard curency'ler işlem görebilmektedir.
 
Madem ki ulusal paramız FEX piyasalarında işlem görmemektedir, öyleyse kendi toprakları­mızda yabancı paraların konvertibl olmasına mü­saade etmemizin hiçbir haklı izahı olamaz.
 
Yabancı paraların bir ülkenin topraklarında do­laşımda bulunması demek o ülkenin zenginlikle­rinin yabancı ülkelere aktarılması demektir.
 
Özellikle karşılığı bulunmayan ABD Dolarının dünya ekonomilerinde hâkim olması dünyayı i­çinden çıkılmaz bir krizin eşiğine götürmüştür. Bugün rezervlerini Dolar cinsinden tutan ülkeler bu paraları sahibine geri götürdüğünde bunlara karşılık bulamayacaktır.
 
Bu açıdan bakıldığında zengin kabul edilen birçok ülke esasında karşılığı olmayan kâğıt par­çalarına sahip hayali zenginlikler üzerine oturmuş ülkelerdir.
 
Milli Ekonomi Modeli'ndeki kambiyo sistemi ithalat ve ihracata dayalı sabit kur sistemidir.
 
Günlük işlem hacminin çok üstünde FEX piya­salarında işlem olmaktadır. Bu işlemlerin mal ve hizmet ticareti ile alakası yoktur.
 
Son dönemlerde çıkan hem Asya, hem de Meksika krizleri incelendiğinde; ülkemizde çıkan krizlerle aynı yapıda oldukları görülecektir.
 
Ekonomi büyüyor gözükürken, enflasyon düşme eğiliminde iken bir anda kriz patlamaktadır. Sebebi­ne bakıldığında bu ülkelerin tamamında -buna ülke­miz de dahil- kriz öncesinde portföy akışının oldu­ğu görülecektir. Ulusal piyasalara kademeli olarak giren yabancı para bir anda piyasalardan çekildiğin­de ülke ekonomilerini de beraberinde batırmaktadır.

İster sabit, ister dalgalı sistem olsun, yabancı paranın değeri, serbest piyasa adı altında belirlen­diğinde bu piyasalara hakim olan global sermaye sahipleri bir anda ellerindeki ulusal veya yabancı parayı satarak veya alarak piyasaları bir anda dar­madağın etmektedirler.
 Boom bust cycle denilen anlayışa göre; her şey yo­lunda iken cari açık yabancı para ile finanse edilmek­te, arkasından birden piyasalardan çıkan global ser­maye ekonomilerde bomba etkisi yapmaktadır(24).
 
Oysa ithalat ve ihracata dayalı bir kambiyo sis­temi uygulandığında yabancı paranın değerini glo­bal sermaye sahipleri değil, ülkelerin merkez ban­kaları belirleyecektir. Hem kontrol devletlerin ken­di elinde olacak, hem de yabancı paranın fiyatı gerçek değerinde ülkelerin çıkarlarına uygun bir fi­yat düzeyinde konumlanacaktır.
 
Ünlü spekülatör G. Soros'un İngiltere Merkez Bankası'na bile devalüasyon yaptırdığı düşünüldü­ğünde, devletlerin kendi kontrollerinde olmayan bütün kambiyo sistemlerinin o ülkelerin ekonomi­lerinde eninde sonunda büyük tahribatlara sebep o­lacağı açıktır.
 
Yabancı paranın ithalat ve ihracata bağlı ola­rak değerini bulması, yine sabit bir değişken ola­rak merkez bankaları tarafından belirlenmesi, dövizi bir yatırım aracı olmaktan çıkaracağı gibi, ülke ekonomilerine çok önemli iki kazancı ola­caktır. Birincisi; milli gelirin küresel güçlere transferi engellenecek, ikincisi yabancılar ülke ekonomileri üzerinde istedikleri gibi oyun oyna­yamayacaklardır.
 
Bu manada serbest piyasa demek piyasaların gelişmiş ülkelerin ve onların destekçisi global sermaye sahiplerinin kontrolüne geçmesi demek­tir. Oysa Milli Ekonomi Modeli'mizde halkın ya­rarına devlet kontrolünde piyasa anlayışı olduğu için piyasaların hakimi global sermaye sahipleri değil bizatihi milletin kendisi olacaktır.

Ülkemizde şu anda uygulandığı söylenen dalgalı kur sisteminin yararımıza olmadığı anlamak için ar­ka arkaya bu kadar yüksek cari açık vermemize rağ­men düşük döviz fiyatlarına bakmak yeterlidir. Nor­malde cari açık olan yerlerde döviz talebinden dola­yı döviz fiyatları yükselmesi gerekirken ülkemizde fiyatlar düşmektedir. Global sermaye sahipleri getir­dikleri dövizi ulusal paraya çevirip devlete satmakta hem faizden, hem de düşük kurdan dolayı iki kat fazla para kazanmaktadırlar. ister dalgalı, ister sabit kur sistemi olsun serbest piyasa mantığı içerisinde interbank ortamında belirlenen döviz fiyatları ya­bancıların kontrolünde bir kambiyo sistemidir. Bu­nun yerine devletin kontrolünde bir kambiyo siste­minde yabancı para gerçek değerini bulacaktır.
 
Bir ülkenin parasının değerini gerçekte o ülke­nin ihraç mallarına olan talebin belirlemesi gere­kirken, bugün serbest piyasa adı altında bu değer dünya çapında sermaye sahipleri tarafından belir­lenmektedir.
 
Milli Ekonomi Modeli döviz piyasalarını ülke ekonomilerini kontrol etmekte kullanılan bir araç olmaktan çıkarmaktadır. Bir paranın hard currency olması hayali şeylere değil, ülkelerin sahip olacağı kaynaklara ve üretim gücüne bağlı olacaktır.

19- Doç. Dr. Sadi Uzunoğlu, Para ve Döviz Piyasaları, s. 4-6, 2.bas. 2003
20- Bkz. Doç. Dr. Sadi Uzunoğlu, a.g.e.
21- www.worldbank.org/globaloutlook.
22- World Bank (Prospects for The Global Economiy)
23- BIS (Bank for International Settlements)
24- Doç. Dr. Gülsün Yay, 1990'lı yıllarda Finansal Krizler, iktisat'ın Dama taşları- 2002, Eğitim serisi-2, s. 224