Milli Ekonomi Modeli
Prof. Dr. Haydar Baş

MALİYE POLİTİKASI (VERGİ POLİTİKASI)

Devletin kamu harcamalarını karşılayıp kendi hal­kına hizmet vermek için yine kendi halkından aldığı belli miktardaki paraya vergi demekteyiz.
 
Vergi konusuna yaklaşım tarzı ekonomi modelleri­nin ve onları uygulayan hükümetlerin hem ekonomiye, hem de toplumsal olaylara ne şekilde baktığını ortaya koyar. Vergiye getirilen yorum ekonomi modellerinin üzerine oturtulduğu bakış açısının da özeti gibidir.
 
Günümüz ekonomi anlayışlarının felsefesini oluş­turan liberal anlayış, devletin küçültülmesini benim­ser. Ancak devleti ve kamu harcamalarını küçülten li­beral anlayışlar, diğer taraftan devletin topladığı ver­gileri arttırmasından yanadır. Devlet eğer harcamala­rını kısıyorsa neden daha fazla vergi toplamaya ihti­yaç duyar, sorusu akla gelebilir.
 
Özellikle son 25 yıl içerisinde kalkınma modeli ola­rak faizle alınan sermayeyi kendilerine kaynak olarak seçen ülkeler bugün itibarı ile bırakın kalkınmayı belli başlı global ve onların yerli taşeronu sermaye grupları­na trilyon Dolarlar düzeyinde borçlanmışlardır.
 
Bugün liberal anlayışların devlete biçtiği rol son derece basittir; halkından maksimum miktar­da vergi toplamak, bunun minimum miktarını halkına hizmet olarak sunmak, aradaki farkı ise global tefecilere aktarmak...
 
Bu mantıkla hareket eden devlet bırakın sosyal devlet olmayı haraç alan devlet konumuna getiril­miştir. Dünya insanlığı adeta haraca bağlanmış durumdadır. Bu esaret zincirinin bekçiliği yine o toplumları yöneten hükümetler tarafından yapıl­maktadır. Maliyetli para ile borç batağına sokulan devletlerin gelirleri toplanan vergiler kanalı ile belli yerlere aktarılmaktadır.
 
Dikkat edilirse liberal anlayışlar hükümetlerin önüne borçları ödeyecek bir modeli değil, borçla­rın sürdürülmesi adı altında bu esaret zincirini de­vam ettirecek anlayışları koymaktadır. Bu durum ülkemiz için de farklı değildir. Bu çarpık anlayışa birkaç süslü kelime ile sanki bilimsel bir görüntü kazandırılmaktadır. Borcun milli gelire oranı şu ra­kamı geçmezse problem olmaz, faiz dışı fazla belli bir oranın üstüne çıkarsa gelecek yıllarda borç yine döndürülebilir gibi... Dikkat ederseniz bütün bu i­fadeler bu ülkelere para satanların parasını koru­maya yöneliktir. Toplumun çıkarlarını korumaya yönelik değildir. Dolayısı ile vergi konusunda her şeyden önce tespit etmemiz gereken nokta topla­nan vergilerin ne amaçla kullanılacağı sorusudur.
 
Milli Ekonomi Modeli'mizde her şeyden önce ma-liyetsiz para modeli hayata geçirileceği için bütçe gi­derlerinde faiz ödemeleri diye bir kalem olmayacaktır.
 
Toplanılan vergilerin az bir kısmını halkına hizmet olarak sunan devlet anlayışından, topladığı vergiden daha fazlasını halkına hizmet olarak sunan bir sosyal devlet modeli hayata geçirilecektir.
 
Bu konuyu devlet bahsinde ifade etmiştik. Devletin gelirlerinden sadece bir tanesi vergidir, senyoraj gelir­leri, ticari işletme gelirleri devleti, halkından topladı­ğından daha fazlasını halkına hizmet olarak sunabile­cek konuma getirmektedir ama her şeyden önce sıfır faiz harcaması olmazsa olmaz şarttır. Yani sadece ma­liye politikası değil onunla iç içe doğru bir para politi­kası da şarttır.
 
Şimdi cevabını aramamız gereken soru kimlerden hangi oranlarda vergi alınacağı sorusudur. Çünkü ver­gi bir taraftan tüketimi kısarken diğer taraftan da üre­timi kısmakta ve üretim maliyetlerini yukarı çekmek­tedir. Önce vergi oranlarının tüketimi nasıl etkilediği­ne ve kimlerden vergi alınması gerektiğine bakalım.
 
Hatırlanırsa gelir tüketim eğrisinin düz bir eğri ol­madığını ifade etmiştik. Yani belli bir noktaya kadar düz doğru olarak giden eğri ondan sonra logaritmik bir eğilim göstermektedir.
 
Yine altını çizmemiz gereken önemli bir nokta da e­konominin denge noktasının gelirin tüketime eşit oldu­ğu nokta değil, tüketimin üretime eşit olduğu noktadır. Eğer her gelir düzeyi için aynı oranlarda vergi almaya başlarsak bu adalet olmayacak, aynı zamanda ekono­mide ciddi oranda bir talep daralmasına sebep olacaktır. Oysa bizim cevabını aradığımız soru aynı miktarda vergiyi en az talep daralması ile toplumdan toplamak o­lmalıdır. Bu yaklaşım hem ekonominin büyümesini yavaşlatmayacak, hemde sosyal adaleti sağlayacaktır.

Grafikler dikkatle incelendiğinde görülecektir ki; ge­lir düzeyi tasarruf çizgisinin altında olan kesimden alı­nan vergi, direkt olarak tüketim miktarını aşağıya düşü­recektir.
 
Örneğin 1000 birim vergi aldığımızı varsaya­lım. Eğer bu miktarı dar gelirli kesimden alıyor­sak tüketime yansıması 1000 birim daralma şek­linde olacaktır. Eğer bu vergiyi çok yüksek gelir grubundan alıyorsak tüketime yansıması nerede i­se sıfır daralma olarak ortaya çıkacaktır.
 
Bireylerin gelir düzeyi arttıkça elde ettikleri gelirle­rin tüketime yansıma oranı azalmaktadır.
 
Bu nedenle belli gelir düzeyinin altında olanlardan vergi almak ekonomiye sadece zarar verir. Dar gelirli kesim için kullanılabilir gelir düzeyinde meydana gelen azalma aynı miktarda tüketimde de bir azalma yapa­caktır. Gelirin kaynağı üretimdir. Üretim düzeyi de tü­ketim miktarına bağlıdır. Yeterli tüketim olmadığında üretim düzeyi düşeceği için gelir düzeyinde de azalma olacaktır. Her ne kadar tüketimin sebebi elde edilen ge­lir gözükse de, elde edilen gelirin sebebi de tüketimdir.
 
Ayrıca dar gelirli kesimden vergi almayarak gelir dağılımında meydana gelebilecek dengesizliği de önlemiş olacağız. Bunun sosyal yapıda faydası oldu­ğu gibi aynı zamanda ekonominin dengede olmasın­da büyük faydası vardır. Daha önce de ifade ettiği­miz üzere, aynı miktarda paranın gelir dağılımı bo­zuk olan bir toplumda oluşturacağı tüketim miktarı i­le gelir dağılımında dengenin sağlandığı bir toplum­da oluşturacağı tüketim miktarı bir değildir.
 
Dar gelirli kesimin elindeki paranın dolanım hızı, buna bağlı olarak tüketim hızı ile aynı mik­tarda paranın gelir seviyesi yüksek kesimin elin­deki tüketim hızı bir değildir.
 
Yatırım harcamaları üzerinde de vergilerin etkisi vardır. Özellikle küçük esnafın yapacağı küçük çaplı yatırımlar için ihtiyaç duyduğu ser­maye vergi ile bu kesimin elinden alınmaktadır.
 
Büyük kuruluşlar için ise daha önce belirttiği­miz gibi ihtiyaç duyulan sermaye devlet tarafın­dan sıfır faizli kredi ile karşılanacaktır. Bunun manası sadece belli gelir düzeyinin üzerinde o­lanlara sıfır faizli kredi verileceği değildir. Elbette proje sahibi herkes bu imkanlardan yararlanacak­tır. Ancak küçük esnaftan alınmayacak vergiler de aynı zamanda esnafın ihtiyaç duyduğu ufak sermaye oluşumunu sağlamış olacaktır.
 
Öyleyse vergi de yapılması gereken belli ge­lir düzeyinin altında olan kesimden vergi alma­maktır. Bu miktar ülkeden ülkeye dönemden döneme değişmekle birlikte ülkemiz için şu şartlarda yıllık geliri 100 milyarın altında olan­dan vergi almamaktır.
 
Bu miktarda vergi almamak hükümetler için bir kayıp olmayacaktır. Çünkü yukarıda da anlattığı­mız gibi örneğin yıllık kârı 20 milyar olan bir bi­reyden alacak olduğumuz 8 milyarlık vergiyi al­madığımız taktirde,bu 8 milyarlık para tüketim o­larak piyasaya girecek ve elden ele dolaşacaktır.
 
Bunun ülkemiz şartlarında yılda 16 kez el de­ğiştirdiğini düşünebiliriz.
 
2004 yılı GSYİH 430.511.476.968'dir (1).
 
M1 ise 26.906.087.000'dır (2).
 
GSYİH / M1 = 16 olacaktır.
 
Bu meblağda bir para vergi olarak alınmadığı taktirde ortaya çıkacak artı tüketim miktarı 128 milyar olacaktır.
 
Buna mukabil artı bir üretim artışı olacağı göz önüne alındığında bu yeni üretim artışından alına­cak vergi miktarı bizim başta almadığımız 8 mil­yar dan en az 4 kat daha fazla olacaktır.
 
Bu vergiyi yüksek gelir grubundan almadığı­mız taktirde bunun yapacağı tüketim artışı çok az olacaktır. Çünkü ciddi bir kısmı tasarruf olarak a­lıkonulacak tüketime ayrılan paranın dolanım hızı ise daha düşük kalacaktı. Yukarıda zaten bu iki farklı kesim arasındaki vergiden dolayı meydana gelen tüketim daralmalarını ele aldık.
 
Sonuçta 100 milyarın altında olan kesimden vergi almamak devletin topladığı vergi miktarını azaltmayacak tam tersine, arttıracaktır.
 
Ayrıca sadece vergi almayarak değil sosyal devlet anlayışı ile de desteklenen dar gelirli kesim ekonomiyi ayağa kaldıran kaldıraç vazifesi göre­cek, dolayısı ile büyüyen ekonomilerde daha faz­la vergi geliri elde etmek de mümkün olacaktır.
 
Diğer taraftan dolaylı vergilerin de kaldırılması gerekmektedir. Aksi takdirde her kesimden aynı vergi alınmakta ve bu büyük bir sosyal adaletsiz­liğe sebep olmaktadır. Gerek dolaylı vergiler ge­rekse istihdamdan alınan vergiler 100 milyarın al­tında olan vergi kapsamına girdiği için kaldırıl­ması gerekir.

1- Bkz. D.İ.E, 25 /01/ 01
2- Bkz. T.C. Merkez Bankası