Milli Ekonomi Modeli
Prof. Dr. Haydar Baş

DEĞER VE KÂR KAVRAMI

Üretilen mal ve hizmetin iki türlü değeri vardır. Birisi normal değeridir, diğeri ise piyasaların o­luşturduğu değerdir. Buna piyasa fiyatı da diyebi­liriz. Üretilen mal ve hizmetin normal değeri sağ­layacağı fayda ve onun aranması ile ilgilidir.
 
Üretim faktörlerinin para ile devreye konulma­sı sonucu elde edilen mal ve hizmetin normal de­ğeri, ekonomilerde dengenin sağlandığı şartlarda oluşur. Tüketim ile üretimin kesiştiği noktada ve­ya tüketim arzı üretim arzıyla dengelendiğinde ü­retilen ürün ve hizmetin fiyatı normal değerdedir.
 
Üretilen mal ve hizmetin normal değerinin al­tında veya üstünde oluşan piyasa değerine piyasa fiyatı denir. Normal değerden satılan ürün ve hiz­metten elde edilen kâr normal kazançtır. Üretim ve tüketim arasındaki dengenin bozulması duru­munda normal kazançtan sapmalar görülür.
 
Piyasalarda talep daralması varsa başka bir ifa­de ile piyasalar tüketim kabiliyetini kaybetmiş ise talep arzı karşılamıyordur. Mal ve hizmet normal değerinin altında piyasalarda fiyat bulacaktır.
 
Mal ve hizmet fiyatının normal değerinin altında seyretmesi belli bir süre sonra üretimi de azaltacaktır. Bu sürecin devamı durumunda ekonomilerde reses-yon ve deflasyon kaçınılmaz olur.
 
Piyasalarda talep fazlası varsa, arz talebi karşıla-yamıyorsa; mal ve hizmet normal değerinin üstünde piyasada fiyat bulacaktır. Bu süreç pahalılığa yani enflasyona neden olur.
 
Üretilen mal ve hizmetlerin normal değerinin al­tında veya üstünde fiyat bulması ekonomilerde den­gesizliklerin ve krizlerin habercisidir.
 
Kapitalist ekonomi modelinde mal ve hizmeti o­luşturan üretim faktörleri hammadde, toprak (rant), emek ve para olarak ifade edilir. Burada para, üre­timde maliyetli olarak bulunur ve üretim, tüketim faktörlerinin her birine ek bir yük getirir. Oysa karşı­lığı olduğunda değeri oluşan veya mal ve hizmeti or­taya çıkartacak fonksiyonu icra eden para, maliyetsiz olmalıdır.
 
Dikkatle incelendiğinde görülür ki, hammadde, toprak ve emek gibi üretim faktörlerinin zati bir de­ğeri vardır. Oysa paranın zati değerini piyasalar oluş­turur. Para, üretim ve hizmet faktörlerini devreye ko­yan bir işlemcidir. Mal ve hizmet üretiminde maliye­ti arttıracak bir unsur değildir.
 
Onun için Milli Ekonomi'de tahrik unsuru ola­rak da görev yapan para maliyetsizdir ve bir iş­lemci görevi görür. Emeği tahrik ederek üretim faktörlerini devreye koyan para, ürettiği mal ve hizmetlerin de karşılığı olur.
 
Bir malın normal değeri, maliyet ile kârın top­lanmasından oluşur. Eğer maliyetler içerisinde sermaye faiz içeriyor ise -kapitalist ekonomide dolaşımdaki para maliyetlidir- o malın veya hiz­metin maliyeti artacaktır. Sonuçta maliyetlerde meydana gelen bu artışın bir kısmı işçi ücretleri­ne, bir kısmı tüketiciye yansıtılacağı gibi bir kıs­mı da işverenin kârından alınacaktır.
 
Milli Ekonomi Modeli'nin mikro analizinde para maliyetsiz olarak ele alınmaktadır.
 
Kâr ise işverenin hem emeğinin, hem de yaptı­ğı işte üstlendiği riskin sonucudur. Kâr oranı top­lumun sosyal yapısına, mal ve hizmetin üretildiği sektöre bağlı olarak makul bir düzeyde konum­lanması gerekir.
 
İnsanoğlu hiçbir şeyi yoktan var etmemiştir. E­konomilerde ifade edilen değerin temel kaynağı insanoğluna bahşedilen evrendir. Hususi olarak da dünyadır.
 
Toprak, yeraltı kaynakları, su, deniz, ateş, rüz­gar vs. gibi kaynaklar üretimin temel unsurlarıdır. Bütün bu kaynaklar insan için, insanın emeğine sunulmuştur. Emek desteklenerek, kaynaklarla belli bir üretim hedefinde buluşturulduğunda mal ve hizmet üretilmektedir.
 
Üretilen malın maliyetini yatırım ve işletim giderleri belirler. Yatırım giderleri ilk başta ya­pıldığı için bellidir. İşletim giderleri ise üretim faktörlerinin fiyatlarına, vergi oranlarına bağlı olduğu için değişkenlik arz eder.
 
Yatırımları belli bir üretim planı çerçevesinde kullanarak değer üreten ise emektir. Emek arzı­nın maliyeti işçi ücretleridir.
 
İşçi ücretleri, işçiye verilecek paranın üretime direkt olarak yansıyacağı düşünülerek değerlen­dirilmelidir. Maliyete eklenen işçi ücretleri, işçi­nin yeterli tüketim talebini gerçekleştirebilir se­viyede olmalıdır; emeğinin karşılığında işçi, işin niteliğine göre onurlu bir hayat yaşayabilmelidir.
 
Tüketimin desteklendiği, talep eksenli arzın ele alındığı Milli Ekonomi'de, tam istihdam gerçekleşmiş olur. Bu şartlarda üretilen mal ve hizmet gerçek değerinden piyasalara arz edile­cektir.
 
Burada dikkat edilmesi gereken şudur; normal kazancın oluşması için gerekli ekonomik denge­lerin sağlanmasına rağmen, üreticiler üretilen mal ve hizmetin değerinin üstünde kazanç elde ediyor veya stoklayarak karaborsa oluşturuyorlarsa, eko­nomik dengelere müdahale ediliyor demektir.
 
Üreticinin normal kazancına gölge düşürecek, değerinin üstünde piyasaları zorlayarak fiyat o­luşturmak gibi müdahaleleri ortadan kaldırmak ekonomik bir zorunluluktur.